top of page
1

Ali Kaçar

Hüzünlü Bir An... Ve Tüm Acısıyla Zaman!

Muaviye,
Kasrü’l Beyza’nın* pencerelerinden
Şehrin sokaklarına bakıyordu;
Åžam ÅŸehrinde güneÅŸ,
Hiç doÄŸmamış gibi batıyordu.

Üstündeki parlak
Ve gösteriÅŸli bir libastı;
Altın renkli,
Varaklı,
İpekten bir kaftandı.
Hilafet yüzüÄŸünü O,
Tombul parmaklarında
Kibirle taşıyan bir adamdı.
EÄŸlenceyi pek seven,
Asla doymak bilmeyen 
Keyfine düÅŸkün bir insandı.

​

Ä°hanet gözlerinde birleÅŸti
Ve hile derinleÅŸti...

Öldürtecekti Ali’yi!
O hain elleri ile
Åžerefli bir insanın kanına 
Åžerefsizce girecekti.

​

*

​

Åžam ÅŸehri,
“Dolan” ÅŸehri!
Gez dolaÅŸ;
Gör “talan” ÅŸehri!
Paran kadar iman,
Gerisi “yalan” ÅŸehri!

​

Ak Saray, 
Kentin orta yerinde duruyordu;
Etrafı dolu asker
Kapıyı kolluyordu. 

​

Sarayın kör ışıkları 
Gönüllerin nefsini kaldırdı;
Fitneyi uyandırdı!


Ebu Zer,
Bir gün
Çıka geldi
Kralın kaçak, 
Şatafatlı yapılarına;
Dayandı durdu kalenin 
GösteriÅŸli, 
Haram kapılarına.

Karşısındaydı artık 
O süslü tahtın,
Üstündeki
Yalancı padişahın.

​

Ey Muaviye!
“Bu saray senin mi?” dedi.
Nedir bunca varlığın sebebi?

EÄŸer,
Yetim hakkı yedinse;
Emin ol haramdasın...
Yok, kendi malın ise;
Dini yalan saymış,
İsrafa saplanmışsın!

​

Sarayda bekçilerin var,
Korkuyor musun?
Duvarları yüksek…
Kimden saklanıyorsun?

​

Bitmedi,
Senin
Türlü türlü hilelerin,
Sonu gelmedi 
Åžu pis, 
Karanlık düzenin!..

​

Halkı
Koyuna,
Kuzuya çevirmiÅŸsin,
Kesip lime lime etlerinden  
Gece gündüz yemiÅŸsin.

​

Ey halife kılıklı…
Beytülmalden çalmak
Müslümana helâl mı?

​

Hatırlatırım sana!
Asmıştın mızraklara
O yüce sayfaları!..
Aldatmıştın Ali’nin
“Harici” * 
Cahil taraftarlarını.

​

Uyarıyorum seni!
Bunca yoksul varken
Ve
Aç karınla gezerken;
Yetim hakkından yemek
Ve 
Günü zevk ile devirmek...
Cümlesi günah bunların,
Katında o çok yüce Rabb’ın.

​

Hem
Yazmaz mıydı böyle?
Hadi söyle!
O temiz,
Tertemiz sayfaların üstünde...

​

*


Kûfe ’nin sokakları;
Cesurdur 
Ve 
Korkaktır insanları.
Evvela Ali’ye bel verdiler,
Sonra gerisin geri dönerek,
Zalimin önünde boyun bükerek 
Hasan’a sırtlarını döndüler!

​

Kûfe’nin 
Tozlu,
Çamurlu yolları;
Hem mert 
Hem namerttir insanları!

Önce Ali ile savaÅŸa gittiler
Sonra gerisin geri dönerek,
Zalimin kanlı ellerinden öperek
Hüseyin’e ihanet ettiler.

​

Kûfe; 
TaÅŸlı, 
Yuvarlak kum tepesi,
Dolu dolu insan müsveddesi!

​

Ehlibeyti çok üzdüler,
Süfyan’a düÅŸkündüler,
Ä°lle de Muaviye’yi sevdiler.

​

Kûfe’de dikili dört aÄŸaç;
Gölgesinde dört insan...
Verirsen birine selam,
Güvenme üçüne el aman!

​

Fırat’ın serin
Kanlı suları...
Dostlar,
Hiç tekin deÄŸil buraları! *

​

*


Ali’nin mütevazi,
Topraktı evi…
Uyanmıştı yine
Bir ÅŸafak vakti.

GüneÅŸ,
Bugün son kez doÄŸacak
Ve son kez batacaktı;
Aydınlıklar gibi
Tüm renkler de artık,
Karanlıklarda uyanacaktı!

​

Evinin içindeydi güneÅŸ,
Sözünün özündeydi güneÅŸ,
Ne doÄŸar ne de batar;
Hep ebedi bir aydınlık,
Ali’nin yüzündeydi güneÅŸ...

Bahçesinin toprağında,
Ağacının yaprağında,
Ne yanar ne de söner;
Sürekli ve sonsuz bir ışık,
Gözlerinin ferindeydi güneÅŸ...


Durma,
Haydi doÄŸ bir daha,
Kıyamet vakti son defa!..

​

Hanesi kerpiçten duvar 
Üstünde asılı duruyordu Zülfikar!
Ä°ki uçlu,
AÄŸzı çatal...
Kınında bekliyordu,
Yoksulların ekmeğini Ali,
Elleriyle yoÄŸuruyordu.

Yüzünde hüzün,
Gözlerinde efkâr...
Bir ah çekse dayanmaz
Yıkılırdı dağlar!

Gülemiyordu…

Sızlıyordu başında,
Hendek’ten kalma yarası...
Hatırla da utan,
A yüzlerin karası!


Evet, 
Kılıç yarası sızladı!..
Ali,
Elindeki kumaşı
Sağdan sola doladı.
Başını,
KanıyormuÅŸçasına yarasını
YavaÅŸ yavaÅŸ,
Sessiz,
Sakin, 
Ağır
Ve tüm ÅŸiddetiyle kahır,
Kılıç yarasından da ağır!
Sıkı sıkıya sardı,
Tuttu ucunu bağladı.


*

​

Sarayın kör ışıkları 
Akılların hilesini kaldırdı;
Fitneyi uyandırdı!

​

Ä°bni Mülcem!
O çirkin ayaklarınla sen,
Sarayın koridorlarını
Adım 
        Adım
                 Adımladın...
Ateşin alevleri yakın!
Hâviye* narlarında,
Acılı çığlıklarınla,
Önünde sen,
Berinde kahpe sultanın...

Cehennem duraklarında,
İblis naralarıyla,
Sürtecekler o alnını
Mahşer meydanlarında!

 

*

​

Bir yol,
Ä°ki ucunda ÅŸehir:
Beyaz ve aydınlık!
Siyah ve karanlık!
İki kenti bağlıyor...
Yol üstünde uzun
Ve ince,
Sinsi bir gölge uzanıyor.
Şam diyarından,
Kûfe meydanlarına 
Uğursuz bir melun yaklaşıyor!

​

Mescidin yollarında
Åžimdi iki kiÅŸi yan yana,
Artık karşı karşıya!
Biri “Ak” 
Öteki “Kara...”
“Biri’nin”
Ve tüm heybetiyle bedeninin
Yoktu yerde silueti;
Bir ışıktır yine
BaÅŸka bir ışığın gölgesi...
GüneÅŸ arkasındaydı “Öteki’nin;”
Ama deÄŸildi önünde,
Gerisindeydi gölge gövdenin.
“Biri’nin” baÄŸrında
Arslanlar gibi 
Korkusuz bir yürek!..
Ve karşısında
O zehirli yılanı görene dek,
Sırtında 
Dünyanın en ağır yüklerini taşıyordu.
Uzun bedeninin içinde “Öteki,”
(O sinsi sürüngen!)
Zehirli kılıcını saklıyordu.
Ve topladı bedeninin 
Olanca tüm gücünü...
Çekti çıkardı kınından 
En namert öfkesini,
Savurdu, 
Vurdu Ali’ye
Küfrün bu en alçak,
Bu en namussuz
Ä°kinci darbesini!

KesmiÅŸti Ä°mam’ın 
Aynı yerden serini 
Amr’ın* kılıç çalıp yardığı
Derin yara yerini.

Alnındaki kan 
Sakallarına akmıştı,
Nur yüzlü Alim, 
Al kana boyanmıştı.

​

*


Zulmün başı,
Zalim Süfyan’dı;
Mazlumların ÅŸahı, 
Hz. Mustafa’ya düÅŸmandı.

OÄŸlu kâfir Muaviye, 
KötülüÄŸün başıydı;  
Müminlerin emiri, 
Ali'ydi savaştığı.

Muaviye’nin de oÄŸlu, 
Şerrin başı
Ve insanların leşi
Lanetli biri,
Seni Yezit seni!
Fatıma evladını,
Åžehitlerin ÅŸahını… 
Aldı, Hüseyin’in başını.
Akıttı, Zeynep'in göz yaşını.


Kahrolası Süfyan soyu!
Ali'nin hakkını yediler.
Ehlibeyte zulmedip
Ä°slam’ı yok ettiler;
Din gömleÄŸini tersleyip
Müslümana giydirdiler.

​

Çok zaman
Küfrün bu alçak milleti,
Ezdiler Ümmeti Muhammed’i.

​

Onlar
Dini tarumar etti
Ve halâ ediyor!
Her şeye rağmen yaşatmayı
Åžu Hakiki Ä°slam’ı,
Muradı Hâk Teala’yı,
Evladı Fatımat’ü Zehra'yı
Yine sana düÅŸüyor!

Ey nesli peygamber!
Yine sana düÅŸecek...
Ali ile batan güneÅŸ,
Gör! 
Yeniden yükselecek!

​

​

​

NOTLAR:

​

* Kasrü’l Beyza : Beyaz Saray
* Beytülmal : Devlet hazinesi
* Hâviye : Cehennemin en alt katı.
* Kuran’ı Natık : (KonuÅŸan Kuran) Hz.Ali
* Hariciler : Ä°slam’daki hakem olayından sonra hem Hz. Ali’nin hem de Muaviye’nin hilafetini tanımayarak her ikisin-den de ayrı kalan dini grup.
* Hiç tekin deÄŸil buraları : Bu ve benzeri  ifadeler ile dönemim Kûfe ve Åžam  halkı kastedilmektedir.
* Amr : Arap diyarının en güçlü, müÅŸrik savaÅŸçısı.
 

2

Ali Kaçar

SavaÅŸ ve Kan! Anne ve Ä°ki Can!

BebeÄŸim,
Açlıktan hastalanmış,
Vücudunun derisi
Kemiğine yapışmış.
Kemikti
Kolları,
Altında ayakları...

​

Sırtında omurgası
Ve
GöÄŸsünde kaburgası sayıldı,
Hüzünlü bakışlar altında bir çocuk,
Belki de son kez yıkandı.

​

Bu bir resim,
Bir fotoÄŸraf yakın çekim!
SavaÅŸtan bir kare...

​

Kafası sol yanına düÅŸmüÅŸ
Yemenli bir çocuktu...
Ä°nce boynunun üstünde 
Ağır bir başı,
Güçlükle taşıyordu.


Müslümanların bakışları,
Zengin Arapların bombaları 
Altında ülkesi
Haince vuruluyor!
O, 
Issız topraklarda yanık bir ses...
Durmadan 
Ve sebeplice ağlıyor!

​

Mekke,
Medine
Yani
Kutsal toprakların yöneticileri,
Zulüm dolu zalimane dinleri,    ***             

Uçaklarınla vuruyorsun!..                         
Sahte inançlar altında 
Bir yürek,
Eli annesinin eline
Belki de son kez deÄŸerek,
Son bir kez ağlıyorsun!

​

SavaÅŸ ve kan!
Çorak topraklarda can,
Gözler yüzlerin içinde
Koskocamandır açlıktan!


Tatlı yanaklarında su
Ve yaÄŸ 
Eridikçe,
Deri yapışıyor kemiğe...


Åžimdi sen
Sebeplice ağlıyorsun!
Bizler ağlıyoruz
Mecburen!..

Başın omzuna düÅŸmüÅŸ,
Umudun yok, bitmiÅŸ;
Kalbin dünyaya küsmüÅŸ...
Åžimdi sen
Sebeplice çaresiz...
Bizler çaresiz
Neden?

​

Annen,
Ellerinden tutmuÅŸ
Yıkıyorken vücudunu,
Çevrende sadece taÅŸ var.
Gri toprağın üstünde 
Bedeninden süzülmüÅŸ
Bir kova su
Ve yalnızca
Üç kederli baÅŸ var.

​

Ä°ÅŸte hepsi buydu:
SavaÅŸ,
Açlık
Ve
Ölüm!
Ve
Gözyaşı...
Ve
Bir anne
Yavrusunu,
Yemenli çocuÄŸunu yıkıyordu.

​

Annen, ablan ve sen;
Kırmızı bir kova
Ve bir de boÅŸ 
Åžu yeÅŸilimsi leÄŸen...
Bir resim oluyorsunuz
Ölmeden!

​

SavaÅŸ ve kan!
Müslüman geçinen insan
Ağlıyor musun?
Ne anlama gelir “Ä°slam”
Biliyor musun?
SavaÅŸ ve kan!  
Barış ve İslam!
Anlıyor musun?


Ä°ÅŸte sonuç buydu:
Bir abla
Gönlünde onulmaz yarasıyla,
Biçare gözleri donuk;
Bir ölümü izliyordu.
KardeÅŸinin yüzüne
Mezarına bakar gibi,
Hüzünle bakıyordu.

​

Ve belki de kim bilir!
Son duasıydı, verildi.
Son bir suydu, döküldü.
Ama, 
ÖlmemiÅŸti Yemenli çocuk,
Ölümün gölgesindeydi.

​

Belki de son kez!
Ananın kollarında yıkandın...
Savaşın resmini çekerken bir el,
Rüyalarında dahi sen
Huzuru bulamadın.


Dönüp annene
Kim bilir? 
Belki de son kez!
Sarılarak, anca uyuyorsun;
GideceÄŸin yeri “cennetini”
Sebeplice annenden
Çekerek kokluyorsun.

​

Ä°slam’ın koynundayız
Dünyada yapayalnızız!..

​

El ele verecekken biz!
Beraber gülecekken hepimiz!
Sen,
Savaşın ortasında bir resim;
Ben ise bu vahÅŸete
Yalnızca seyirciyim.
Ve
Sen ölünce
Mecburen aÄŸlayacak
“Zavallı bir devrimciyim!”      

 

 

 

NOT:

​

*** Gerçek Ä°slam ile ilgisi olmayan dinleri kastedilmiÅŸtir.                                    
 

3

Ali Kaçar

Müstahak!

EÅŸsiz bir destandı, 
Kahramanca yazıldı!
Vatan uÄŸrunda toprak, 
Kızıl kanla sulandı.

Öyle bir zafer ki
Heba etme yazıktır!
Ä°hanet edenleri tarih
Mutlaka yazacaktır.

Zor günlerden geçiyor 
Memleketim!
Kesik baÅŸlar gibi kuyularda,
Karanlık sulardadır 
Hürriyetim.

Önce yalan, 
Dolan 
Ve hile
Sonra 
Ahlaksızlık geldi üstüne...


Ve
Bizden istenen; 
Karanlıklarda yaşamaktır!
Hesap sorulmadan ancak
Aydınlığa çıkılmayacaktır!

Bir nur gördüm ki;
Ucundadır gözlerimin,
Aklımın afakındadır,
Åžavkındadır yüreÄŸimin.

O ışığı sadece
Bu feryadı duyanlar bilir.
Nurun ziyasıyla yürekler
Bilenip, keskinleÅŸir!

Anlamaz hain vefadan!
Ne ışıktan
Ne de aydınlıktan!

Bağımsızlıktır ki yalnız
Özgür olanlar ile gelir,
Zafer türküleri her zaman
Beraberce söylenir.

​

*

​

Tutup bu illeti 
Sahip çıkma, günahtır!
Yeter artık
Yeter!
Sana
DüÅŸtüÄŸün yerden
Kalmak yakışacaktır.

Ne amansız badireler
Ne aşılmaz engeldiler...
El ele verince bak
Nasıl da geçildiler.

Küllerinden doÄŸdun, Ey Millet!
Kanatlanıp da uçtun...
Kabardı ilk nefeste göÄŸsün,
Rüzgârlarla yoÄŸruldun.

Gelecekteki medeniyetsin,
Dünden gelen soluk senin...
Kon yine daÄŸlarının üstüne!
Kon yine uçtan uca yurdun
O mübarek sinesine.
Korkmayarak atılınca sen ileri,
Tek diÅŸli canavarlar irkildi...
Şanlı bir zafer ile bayrak
Gönderlere çekildi.

Anadolu’m sen ki
Yeryüzünde beÅŸiksin...
Çok kavimler büyütüp,
Nice medeniyetler verdin.

Sen ki ne kıvılcım
Ne de harlanmış yangın!
Dünyanın koynundasın,
Gökte yıldızlarlasın!..

​

*

​

Dön diyorum gittiÄŸin yerden...
Dön! 
Mevsim kışa dönmeden.
Çık diyorum kuyulardan,
Sel vurup götürmeden.

Cehalet yolunda
Son sürat gitmedesin...
Zalimlerle kucak kucaÄŸa, 
Karanlığa gebesin.
Bir söz ki sana 
Kalbimden söylüyorum:
“Onurunla yaÅŸa!”
Ve layıksın da buna!..
Layıksın diyorum!

Zulme boyun eÄŸmeden 
Bu açmazdan çıkmalısın...
Yolun sonundasın inan!
Farkına varmalısın.

Kalk 
Ve doÄŸrul!
Dik gövdeni de al,
Zalimin karşısında dur!
Cellâdının yüzüne
O eğilmez başın ile vur!


Yetmez mi söyle 
Bu zulmü seyrettiÄŸin?
Bırak seyretmeyi,
Omuz verip yükselttiÄŸin!

Güzel günlere,
Mutlu geleceklere 
Ä°nan ki çok layıksın!..
Vazgeç ÅŸu boÅŸ zikrinden,
Bırak gitsin, 
Bırakabildiğin yerden!..

Söylemek istemezdim ya sana:
Duy beni ve anla!
Anla ki
Toparlanmalısın...
Düzelip 
Kalkmazsan eÄŸer
Hür kalamayacaksın!
Ve
Hür olamazsan da a canım...
Her ÅŸeye
Müstahaksın!
 

Çapa 4
Çapa 5
bottom of page