top of page
A_edited.jpg

Ali Rıza Özdemir

Hz. Ali FakirliÄŸi Nasıl Öldürdü?

Yayınlanma Tarihi : 26 Aralık 2022

Yazıyı Değerlendirin
KötüFena DeğilİyiHarikaMuhteşem

GÄ°RÄ°Åž

​

Ä°slâm peygamberi Hz. Muhammed, Hz. Ali için kurduÄŸu cümleleri hiç kimse hakkında kurmamıştır. Hz. Ali’nin dünyaya geliÅŸindeki olaÄŸanüstülükten (Hz. Ali, Kâbe’nin içinde doÄŸan ilk ve tek kiÅŸidir) baÅŸlamak üzere adaletine, savaÅŸçılığına, ilmine, doÄŸruluÄŸuna, imanına, ahlakına kadar Hz. Muhammed’in dilinden dökülen sayısız buyruk, hadis ve tarih kitaplarında kayda geçmiÅŸtir.[i]

Hz. Muhammed’in hadislerinden hangisine dikkat kesilirseniz Hz. Ali’nin o hadiste ifade edilen yönünü tanımaya baÅŸlarsınız. Kanaatimce bunlardan en dikkat çekenlerden biri, “Ali hak ile hak Ali iledir” ÅŸeklinde ifade edilen hadistir. Çünkü burada ontolojik bir durum söz konusudur. Çünkü Hz. Muhammed, “Ali hakka uyar” dememiÅŸtir. DoÄŸrudan doÄŸruya Hz. Ali’nin hak ile hakkın da Hz. Ali ile olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. Hakkın Hz. Ali ile oluÅŸu doÄŸrudan doÄŸruya ontolojik bir duruma iÅŸaret etmektedir.

Hz. Muhammed, baÅŸka bir hadisinde ise “Ali, [idaresi altındaki] insanlar hakkında en adil olandır” diyerek Hz. Ali’nin bir baÅŸka yönüne yani devlet adamlığı yönüne ışık tutmuÅŸtur. Bu yazımızda Hz. Ali’nin pek gündeme alınmayan devlet adamlığı, adalet ve doÄŸal olarak yoksullukla mücadele yönüne temas etmeye çalışacağız.

 

FAKİRLİĞİN İKİ ANLAMI

​

Ä°slam terminolojisinde fakirlik kavramının iki anlamı vardır. Birincisi üstünlüÄŸü, ikincisi ise utancı, kayıp ve ziyanı ifade eder.

Fakirlik kavramının birinci anlamı, Hz. Muhammed’in, “Fakirlik benim övüncümdür” ve “Allah’ım! Beni fakir yaÅŸat, fakir öldür ve fakirlerle haÅŸir et!” gibi hadisleriyle anlamını kavrar. Özellikle Türk irfan geleneÄŸinde, fakirlik terimi, manevi yüceliÅŸ basamaklarından birini ifade eder. Bu manevi yükseliÅŸ için çelikten bir irade, ayrıca saÄŸlam ve uzun bir eÄŸitim süreci gerekir. Ä°rfan geleneÄŸinde imkânı olmasına raÄŸmen dünya nimetlerinden el çekerek halkın en fakiri gibi yaÅŸamak ve bu durum üzerinde sebat etmek fakirlik olarak tanımlanabilir. Bu durum, mülkün asıl sahibini Allah olarak bilip, Allah’ın ihtiyaçsız olduÄŸu gerçeÄŸini[ii] kiÅŸinin batıni tekâmülünde içselleÅŸtirilmesini de ifade etmektedir. GeçmiÅŸte olduÄŸu gibi bugün de BektaÅŸi derviÅŸleri kendilerinden bahsederken “Fakir” derler.

FakirliÄŸin ikinci anlamı ise geçimini zorlukla temin etmeyi veya temin edememeyi ifade eden cins anlamıdır. Buna yoksulluk da diyebiliriz. Bu tür fakirlik hem Hz. Muhammed’in hadislerinde hem de Hz. Ali’nin buyruklarında yerilmiÅŸtir. Hz. Muhammed’in, “Fakirlik her iki dünyada da insanın yüz karasıdır”, “Cehennem ehlinin çoÄŸu fakirlerdir”, “Fakirlik neredeyse küfür olacaktı”, “Allah’ım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Çünkü ikisi de birdir” gibi hadisleri yoksulluk anlamındaki fakirlik için söylenmiÅŸtir. FakirliÄŸin insanı küfre/inkâra sürüklediÄŸine dair Hz. Muhammed’in doÄŸrulukla nam salmış arkadaşı Ebu Zer Gıffari de ÅŸöyle demiÅŸtir: “Fakirlik bir kapıdan girince din diÄŸer kapıdan çıkar.”

Hz. Ali de fakirliÄŸi yeren bazı sözler buyurmuÅŸtur. Mesela “Fakir kendi vatanında da gurbettedir (veya zelildir)”, “Fakirlik vatanda gurbettir”, “Fakirlik nefsin zelilliÄŸine, aklın ÅŸaÅŸkınlığına ve hüzünlerin birikmesine yol açar”, “Ä°yi tedbir ile fakirlik olmaz”, “Borçla iç içe olan fakirlik, en büyük mutsuzluktur” gibi buyrukları son derece dikkat çekicidir. Ancak onun “Borçla iç içe olan fakirlik, kızıl ölümdür” ÅŸeklindeki buyruÄŸu fakirliÄŸin dehÅŸetini anlatması bakımından sarsıcı bir ifadeye sahiptir.

​

FAKÄ°RLİĞİ ÖLDÜREN DEVLET ADAMI: HZ. ALÄ°

​

Hz. Ali’nin fakirliÄŸi ele aldığı daha dikkat çeken ifadeleri de vardır. Hz. Ali bunlardan birinde, “EÄŸer fakirlik bir adam olsaydı onu öldürürdüm” demiÅŸtir.

Peki, devlet baÅŸkanı olduÄŸunda Hz. Ali, fakirliÄŸi kendi tabiri ile öldürmüÅŸ müdür? ÖldürmüÅŸse nasıl öldürmüÅŸtür?

Şimdi bunların cevabına yakından bakalım.

​

SOSYAL SINIFLARIN BİRLİĞİ

​

Hz. Ali, yaÅŸadığı çaÄŸda halkın deÄŸiÅŸik sınıflara ayrıldığını tespit etmiÅŸtir. Bu sınıflar ordu, kadılar-kâtipler-memurlar, tüccar ve zanaatkârlardan oluÅŸur. Ayrıca bunlara diÄŸer meslek sahiplerinden oluÅŸan halk ile yoksul ve güçsüzlerden oluÅŸan sınıflar eklenir. Hz. Ali’ye göre, “Bunlardan hiçbirisi diÄŸer sınıfların yardımı olmaksızın düzene giremez. Hiç birinin diÄŸerine ihtiyaç duymaması da mümkün deÄŸildir.” Ancak bu sınıflar arasında adaletli bir düzen saÄŸlamak için esaslı tedbirler almak gerekir.

Hz. Ali devlet baÅŸkanı olduÄŸunda herkesin yetenekleri doÄŸrultusunda çalışabilmesinin önü açana bir sistem kurmuÅŸtu. Yani kiÅŸinin neye yeteneÄŸi varsa o yolda ilerlemesi ve kazancını o yoldan saÄŸlaması için herhangi bir engel yoktu. Ancak devlet hazinesinde biriken mal, hiçbir fark ve ayrım gözetilmeksizin herkese eÅŸit ÅŸekilde dağıtılıyordu. GeçmiÅŸte hazineden daha fazla pay alan varlıklı kiÅŸilerin bu uygulamadan memnun olmayacağı açıktı. Esasen Hz. Ali’ye karşı yükselen muhalefetin en önemli nedenlerinden biri de buydu.

​

ÜRETÄ°M, TÄ°CARET VE VERGÄ° SÄ°STEMÄ°

​

Hz. Ali, devlet yönetimini ele aldığında hemen vergi toplamaya koyulmadı. Yani devleti sadece vergi toplayan bir aygıt olarak düÅŸünmedi. Öncelikle üretimi ve ticareti canlandırmayı hedefledi. Bunun adı kalkınmaydı. Valilerinden birine gönderdiÄŸi emirnamede kalkınma ve vergi arasındaki iliÅŸkiyi ÅŸöyle izah ediyordu: “Vergi toplamaktan ziyade memleketin kalkınmasına dikkat etmelisin. Çünkü vergi memleket kalkınmadıkça toplanamaz. Memleketi kalkındırmadan vergi isteyen kimse ÅŸehirleri yıkıp mahveder. Allah’ın kullarını helak eder. Böyle bir buyruk sahibinin iÅŸi ve idaresi pek az bir müddet sürer.”

Önce memleket kalkınacak daha sonra vergi toplanacaktır. Vergi toplamanın da bir adabı vardır. KiÅŸilerin mülkiyet hakkı korunmalı, bu hakka saygı duyulmalı, vergi mükelleflerini zora sokacak vergiler alınmamalıdır. Hatta zorluk çekenlerin vergileri bir dereceye kadar azaltılmalıdır. Çünkü vergi mükelleflerinin selameti, hem ailelerinin iaÅŸesi hem de üretim ve ticaretin sürekliliÄŸi için bir zorunluluktur.

Hz. Ali, tüccarlara ve zanaatkârlara da büyük önem vermiÅŸtir. Onların mesleklerini icra ederken göÄŸüs gerdikleri zorluklara temas eden bir emirnamesinde onların iyi özelliklerini söyle izah etmiÅŸtir: “Tüm tüccar ve zanaatkârlara iyi davran ve memurlarına da bunu emret. Zira onlar yarar kaynakları ve hizmet sebepleridir. (…) Onlar zarar vermelerinden ve isyan etmelerinden korkulmayan barışçıl ve sulh seven kiÅŸilerdir.”

Ne var ki tüccar ve zanaatkârlardan büyük kısmının bazı zaafları vardır ve bu nedenle iyi bir denetim mekanizmasının hayata geçirilmesi gereklidir. Özellikle stokçuluk ve karaborsa konusunda devlet adamları uyanık olmalıdır. Hz. Ali bir emirnamesinde bu durumu ÅŸöyle ifade etmiÅŸtir: “Tüccar ve zanaatkârların durumlarını denetle. (…) Onların çoÄŸunda aşırı bir hırs ve çirkin bir cimrilik ile birlikte malları stok etme (kara borsa) ve alışveriÅŸ üzerinde tahakküm etme gayreti vardır. Bu da halk için bir zarar kapısı, valiler için bir kusurdur. StokçuluÄŸu engelle çünkü Allah Resulü de bunu engellemiÅŸtir.”

Hz. Ali için ekonomide esas olan “halkın zenginleÅŸmesi”dir. O, valisi Malik EÅŸter’e yazdığı meÅŸhur emirnamesinde bir yerin harap olmasını halkın fakirleÅŸmesine, halkın fakirleÅŸmesini de emir sahiplerinin mal yığmasına baÄŸlamıştır. DoÄŸal olarak kalkınmayla birlikte halk zenginleÅŸecek, vergiler salimen toplanacak ve ülke topyekûn mamur olacaktır.

​

LÄ°YAKATA RÄ°AYET

​

Devlet baÅŸkanı olan Hz. Ali’nin ilk iÅŸlerinden biri, liyakatli kiÅŸileri vali olarak tayin etmek olmuÅŸtu. DoÄŸal olarak bu durum valilik bekleyen ama liyakat sahibi olmayan kiÅŸileri memnun etmemiÅŸti. Bunların başında da Talha ve Zübeyr geliyordu ki, sonraki zamanlarda Hz. Ali’ye karşı bir isyan hareketine giriÅŸeceklerdi.

Hz. Ali, valilerini tayin ederken ÅŸahsi eÄŸilimlerine göre ve geliÅŸigüzel atamalar yapmamıştı. Onların liyakatine bakmış, vali atamalarını kimi kriterlere göre yapmıştı. GönderdiÄŸi emirnamelerle, valilerinden memur atamalarında liyakate uymalarına istemiÅŸti: “Memurları imtihan ederek görevlendir. (Kendi) Åžahsi eÄŸilimlerine göre ve rastgele tayin etme. Çünkü bu ikisi zulüm ve ihanete sebep olur. Memurları erdemli ailelerden (…) deneyim ve hayâ sahibi kiÅŸilerden seç. (…)”

Hz. Ali’nin göre devlet görevlilerine yeterli düzeyde ücret verilmesi emri de son derece önemlidir. Çünkü geçimini saÄŸlayan liyakatli biri, asla devletin hazinesinden çalmaz. Ayrıca denetime de önem verilmelidir, denetleyenler de dürüst kiÅŸiler olmalıdır: “Onlara (memurlara) bol bol erzak ver. Bunu yapman onlara kendilerini düzeltme gücü verir. Onları elleri altındaki mallardan (devlet malından) ihtiyaçsız kılar. (…) Onların iÅŸlerini denetle ve peÅŸlerine dürüst ve vefalı kiÅŸilerden seçilmiÅŸ gözcüler gönder.”

Valiler ve emir sahipleri devlet yönetiminde ben yaptım oldu zihniyetinde olmamalıdır. Bir konuyu uzmanlarıyla istiÅŸare etmek, onların ilminden yararlanmak ve ÅŸehirleri bu ÅŸekilde düzene koymak gerekir. Malik EÅŸter’e gönderdiÄŸi emirnamede Hz. Ali, bu ilkeleri büyük bir açıklıkla ifade etmiÅŸtir: “Åžehirlerin düzene girmesini saÄŸlayan uygulamaları tespit etmek ve senden önceki insanların ortaya koyduÄŸu doÄŸru ilkeleri yerleÅŸtirmek hususunda âlimlerle ve bilge kiÅŸilerle bir araya gelerek çokça müzakere yap.”

​

YAKINLARA Ä°LTÄ°MAS DÄ°NDEN ÇIKMAKTIR

​

Hz. Ali, verdiÄŸi talimatlara uymayan valilerine sert davranıyordu. Bunlardan biri olan Munzir b. Carud-i Abdi’ye yazdığı ifadeler hayli sertti ve onu derhal yanına çağırıyordu: “Bana ulaÅŸtığına göre sen nefsi arzularına hâkim olamıyor, ahretin için hiçbir hazırlık yapmıyor, ahretini harap ederek dünyanı koruyor ve dinini terk ederek aÅŸiretine iltimasta bulunuyormuÅŸsun. (…) Bu haberler doÄŸruysa senin vasıflarında olan biri, kendisiyle gedik (açık) kapatılacak, iÅŸ yapılacak, deÄŸeri yüceltilecek, emanete ortak kılınacak ve ihanet etmeyeceÄŸine dair güvenilecek biri deÄŸildir. Ä°nÅŸallah bu mektubum sana ulaşır ulaÅŸmaz bana gel.”

Adalete ve liyakate uymayan, kendisine teslim emanet edilen kamusal emaneti korumayan ve devletin imkânlarını akrabalarına iltimas geçen Munzir’i derhal görevden alan Hz. Ali’nin buyruÄŸundan anladığımıza göre bir emir sahibinin, devletin imkânlarıyla aÅŸiretine ve akrabalarına iltimas geçmesi doÄŸrudan doÄŸruya dinini terk etmesidir. Yani Ä°slam dışına çıkmasıdır.

Hz. Ali baÅŸka yazdığı bir baÅŸka mektupta ise kamusal emanetlere gerektiÄŸi gibi riayet etmemesi halinde bir kamu görevlisinin başına gelecekleri anlatmıştır: “Müslümanların ganimetine az veya çok ihanet ettiÄŸinin bilgisi bana gelirse sana öylesine ÅŸiddetli davranırım ki, malın azalır, yükün ağırlaşır da hakir ve zayıf bir hale düÅŸersin.”

Hz. Ali’nin kamu görevlilerini uyardığı önemli konulardan bir baÅŸkası ise rüÅŸvettir. RüÅŸvetin yıkıcılığını ve toplumların mahvına sebep olduÄŸunu anımsatarak kamu görevlilerini uyarmıştır: “Sizden öncekileri, insanları haklarından mahrum ederek kendilerinden rüÅŸvetle satın almaya zorlamaları ve onları batıla sürükleyip buna uymalarını saÄŸlamaları helak etmiÅŸtir.”

​

HZ. ALÄ° VE AKRABALARA Ä°LTÄ°MASIN YASAKLANMASI

​

İş başına gelen devlet başkanlarının liyakati askıya alarak kendi kadrolarını devlet kurumlarına yerleştirmesi ve bunların arasında akrabalarına yer vermesi sık rastlanan bir husustur. Kamu kaynaklarını kendi akrabalarına aktarması ve yakınlarının zenginleşmesi de bu kalemdendir. Hz. Ali, bu konuda bir istisna teşkil etmiştir.

Hz. Ali’nin kardeÅŸi Akil bin Ebu Talip, Hz. Ali’nin halifeliÄŸi zamanında fakirliÄŸe düÅŸmüÅŸ, hayli müÅŸkül durumda kalmıştı. KardeÅŸi Hz. Ali’ye baÅŸvurmuÅŸ ve devlet hazinesinden kendisine hakkından fazlasını verilmesini istemiÅŸti. Hz. Ali onu defalarca reddetmiÅŸ, o ise talebinde ısrarcı olmuÅŸtu. Bir keresinde Hz. Ali, kardeÅŸine ertesi sabah silahlanıp kendisini beklemesini söylemiÅŸti. Sebebini merak eden kardeÅŸine devlet hazinesinden alıp tüm insanların hakkına gireceÄŸine bir kervanı basarak sadece bir tüccarın/kiÅŸinin hakkına girmenin daha az vebali olacağını ifade etmiÅŸti. Akil’in ısrarları bitmeyince bir keresinde de bir parça demiri ateÅŸte kızdırmış ve kardeÅŸine yaklaÅŸtırmıştı. KardeÅŸinin ateÅŸin sıcaklığından kendini geri çekmesi üzerine ona cehennem ateÅŸinin daha yakıcı olduÄŸunu anımsatmıştı. Ä°ÅŸin sonunda Hz. Ali kardeÅŸi Akil’in ahlak dışı önerisini geri çevirdi ve ne kendisini ne de kardeÅŸini böyle uÄŸursuz bir iÅŸe sokmadı.

​

YOKSULLARIN HAKKI

​

Hz. Ali, devlet hazinesinden geçimde zorluk çeken yoksul tabaka için bir pay ayırmıştı. Bu sayede onun yönetimi hakkında sadakaya muhtaç kimse kalmamıştı. Dilencilik bütünüyle ortadan kalmıştı. Valilerine gönderdiÄŸi emirnamelerde yoksulların hazineden hak sahibi olduÄŸuna dikkat çeken Hz. Ali, bunun bir lütuf olmadığını ısrarla vurgulamıştır: “BaÅŸvuracakları bir çözüm yolu olmayan, oldukça yoksul, muhtaç, darlıkta bunalmış, dertlere tutulmuÅŸ kiÅŸilerden oluÅŸan aÅŸağı tabaka hususunda Allah’tan kork. Bu sınıfın içinde ihtiyaçlarını isteyenler olduÄŸu gibi (istemekten utanıp) kanaat edenler de vardır. Öyleyse Allah’ın senden korumanı istediÄŸi bu kimselerin hakkını koru. Onlar için Beytu’l Mal’inden ve her ÅŸehirde Müslümanların ganimet olarak elde ettikleri arazilerine gelirlerinden bir pay ayır.[iii] Onların en uzak olanının da en yakında olanlar kadar hakkı vardır. Sen hepsinin hakkını gözetmekle sorumlusun. Sakın kibir ve meÅŸguliyet seni onların durumundan alıkoymasın. (…) Onlara karşı dikkatsiz olma ve onları hor gören bir tavır takınma.”

​

SONUÇ

​

Hz. Ali yönetimi altında bulunan topraklarda üretim, ticaret ve vergi dengesini saÄŸlıklı bir ÅŸekilde kurmuÅŸ ve sürdürülebilir bir ekonomik model oluÅŸturmuÅŸtur.[iv] Öncelikle gelir dağılımında eÅŸit ve adil bir uygulamaya gitmiÅŸ, bunun ardından memleketin kalkınmasına önem vermiÅŸtir. Böylece halkın arasındaki gelir uçurumu azalmış ve zenginlikten herkes payını almıştır. Kaynakların aktardığına göre, Hz. Ali devlet baÅŸkanı olduktan yaklaşık üç yıl sonra, onun yönetimi altındaki ahaliden sadakaya muhtaç tek kiÅŸi bile kalmamıştır. DoÄŸal olarak havadan para kazanma yöntemleri ve rüÅŸvet baÅŸta olmak üzere gayrimeÅŸru gelirlerin kökü kazanmış, üretime dayalı bir kalkınma modeli benimsenmiÅŸtir. Fakirlik yok denilecek kadar azalmış ve yine de fakir kalanlara bütçeden pay ayrılmıştır. Neticede fakirlik ortadan kalkmıştır. Evet, Hz. Ali söylediÄŸi gibi egemen olduÄŸu topraklarda fakirliÄŸi “öldürmüÅŸtür”.[v]

Sonnotlar

[i] Bu hadislerin dikkate deÄŸer bir derlemesi için bk. Ä°mam Nesai, Hadislerle Hz. Ali, Ä°stanbul: Ä°z Yayıncılık, 2016; Ali Rıza Sabiri, 1001 Hadis Işığında Ä°mam Ali, Ä°stanbul: Kevser Yayınları, 2008.

[ii] “Allah zengindir, siz ise fakirsiniz.” Muhammed/38; “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız, Allah ise müstaÄŸnidir, övülmeÄŸe layık olandır.” Fatır/15.

[iii] Bu emir Kur’an-ı Kerim’in 7.ayeti gereÄŸincedir. “Allah’ın, fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiÄŸi ganimetler artık Allah’ındır ve Peygamberin ve yakınların ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışların; bu da, o malın, sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermaye (devlet) olmaması içindir ve Peygamber, size ne verirse alın onu ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ondan ve çekinin Allah’tan; ÅŸüphe yok ki Allah’ın azabı çetindir.”

[iv] Elbette Hz. Ali zamanıyla günümüzdeki sosyal yapı aynı deÄŸildir. O çaÄŸdaki uygulamaları olduÄŸu gibi alıp bugüne uygulamak mümkün deÄŸildir. Uygulamaların ruhunu, hangi soruna nasıl çözüm üretilmiÅŸse temel ve evrensel ilkeleri dikkate alarak akıl ve bilim çerçevesinde günümüz toplumuna çözümler önermek gerekir. Bu yazıda da genel olarak belirtiÄŸimiz ilkelere dikkat edilmiÅŸtir.

[v] Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için bk. Ahmet Verde, et-Temyiz, Mersin: yy, 2018; Åžeyh Ebulfeth Abdulvahid Âmidi, Hikmet Ä°ncileri, Adana: Velayet Yayınları, ty.; Muhammedi ReyÅŸehri, Muhtasar Mizanu’l Hikme, Ä°stanbul: Kevser Yayınları, 2020.

​

YASAL BÄ°LGÄ° VE UYARI

Sitemizde yayınlanan makale, yazı ve yorumlar, yazarın kiÅŸisel görüÅŸünü temsil eder; makalemiz.com'un resmi görüÅŸü deÄŸildir. Makale, yazı ve görsellerin kullanımından kaynaklı her türlü hukukî ve cezaî sorumluluk yazarına aittir.

Her türlü ad, görsel ve içerik hakları makalemiz.com'a aittir. Herhangi bir metin ya da bölüm sitemizin izni olmadan alınamaz. Ä°çerikler, izinsiz ve ticari olarak herhangi bir ÅŸekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, deÄŸiÅŸtirilemez ve yayınlanamaz.

 

Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Site ismi harici linklerin sorumluluÄŸunu almaz. Bu sitede yer alan reklamların yayınlanması dışında söz konusu reklam içeriÄŸi ve/veya reklam veren ile herhangi bir baÄŸlantısı, iÅŸbirliÄŸi ya da ortaklığı bulunmamaktadır. Reklam ve ilanlara konu mal ya da hizmet sunulması ile ilgili her türlü hukukî ve cezaî sorumluluk da reklam verene aittir.

makalemiz.com, yazarların gönderdiÄŸi yazıların tamamını ya da bir bölümünü yayınlayıp yayınlamamakta özgürdür.

bottom of page